Mersuss Ahilik Meclisi, İstanbul

AHİLİK NEDİR? AHİ KİME DENİR?

“Ahi" kelimesi Arapça "kardeş" anlamına gelir. Ahilik üzerine yapılan bazı araştırmalar, "Ahi" kelimesinin Eski Türkçe metinlerde geçen ve sofrası açık, cömert, âlicenap gibi anlamlara gelen "Akı" kelimesinden türemiş olabileceğini ve bu kelimenin Türkçede eli açık, konuksever ve yiğit anlamına gelen "akı" ile eş anlamlı olduğu öne sürülmektedir. İslam’ın ilk asrından itibaren ortaya çıkan fütüvvet teşkilatları, 9. Yüzyılda esnaf birlikleri olarak şekillenmiştir. Fütüvvet, Allah’ın emirlerine riayet etmek, ibadeti en güzel şekilde yerine getirmek, kötülüklerden sakınmak ve en yüce ahlakla donanmak gibi prensipleri barındıran bir kavramdır.

Fütüvvet teşkilatları, Nisa Suresi 90. Ayette belirtilen ‘Şüphesiz ki Allah adaletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı görüp gözetmeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünüp ders almanız için size böyle öğüt verir.’ Emirlerini temel alır. Bu temeller üzerine, cömertliği, kardeşliği, yardımlaşmayı, açları doyurmayı, yetimleri giydirmeyi, başkalarının kusurlarını aramamayı ve mert, yiğit, kerem sahibi olmayı önceler. Fütüvvet erbabı, yalnızca gündelik hayatlarında değil, ticari faaliyetlerinde de yardımlaşma, cömertlik ve yiğitlik gibi yüce değerleri benimsemişlerdir. Fütüvvet teşkilatları, Abbâsî Halifesi NâsırLidînillâh (1180-1225) zamanında devlet eliyle kurumsallaşmıştır. Halife, fütüvvetnâmeleri yazdırarak diğer İslam devletlerine teşkilata davet için mektuplar göndermiştir. Bu vesileyle de Anadolu’da ahilik anlayışı yayılmaya başlamıştır. Ahilik Teşkilatı ise Fütüvvet geleneğinin bir devamı olarak görülür. 13. Yüzyılda Anadolu’da Türkler arasında kurulmuştur. Selçuklu devlet otoritesinin zayıfladığı dönemde şehirlerin yönetiminde etkili olmuşlardır. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda, Yeniçeri askeri teşkilatının ortaya çıkışında da ahilik teşkilatının önemli bir rolü olmuştur. Tarihçi Âşık Paşazâde, ahileri devletin tesisinde önemli rol oynayan dört zümreden biri olarak görür. Ahilik teşkilatının kurucusu olarak bilinen Ahi Evran, Fahreddîn-i Râzî’nin derslerinde bulunmuş ve Ahmed Yesevî’nin fikirlerinden etkilenmiştir. Halifenin emriyle Anadolu’ya gönderilen Ahi Evran, ilk adımı Kayseri’de 32 çeşit esnaf ve sanatkarı bir araya toplayarak Ahi Ocağını kurmuştur. Ahilik anlayışının esnaf ve sanatkarlar arasında yerleşmesini sağlamıştır. Fatih Sultan Mehmed devrinden itibaren de ahilik teşkilatları, “lonca” adı verilen esnaf teşkilatlarına dönüşmüştür. Loncalar, 20. Yüzyıl başlarına kadar varlığını idame ettirmiştir.

Ahilik, İslam ahlakı ile Türk örflerini bir noktada birleştiren bir düşünce sisteminin ürünüdür. Kazanılan değerlerin davranışa yansıtılması yönünden büyük bir önem taşımaktadır. Bir meslek örgütü olarak ahilik, hem ticari alanda bir kontrol mekanizması sağlar hem de ahlaki açıdan üyelerinin İslam ahlakını ve Kur’an esaslarını benimsemelerine olanak sağlardı. Ahiliğe giriş, şerbet içmek (şürb), şed veya peştemal kuşanmak, şalvar giymekle gerçekleşirdi. Esnaf birlikleri; ustalar, kalfalar ve çıraklardan oluşurdu. Çıraklıktan itibaren birlik içinde yükselmek için daima mesleki ehliyet ve liyakat şartı aranmıştır. Ahiliğin kurucusu olarak kabul edilen Ahi Evran’ın programı çerçevesinde, ahiler ahlaki, dini ve mesleki bilgi ve becerilerle donatılmış, bireyin insan-ı kâmil derecesine ulaşması amaçlanmıştır. İş hayatına getirdiği ahlaki prensiplerle bir kalkınma modelidir. ‘’Halk için üretim nefs için asgari tüketim’’ ilkesi benimsenmiştir. Ahilik, sivil toplum kuruluşu kimliğiyle de öne çıkmaktadır. İnsanın maddi manevi yönlerini imar ve inşa eden, ahlakı en güzel şekilde hayata geçiren güçlü bir yapıdır. Aynı zamanda ahilik, halkın refahını ve toplumsal huzuru sağlamak amacıyla ticaret, ahlak ve manevi değerleri birleştiren bir yapıdır. Ahiliğin esasları ise Allah korkusu ve adalettir. Allah’ın rızasını kazanmaya uğraşır, dünyada adalet terazisini doğru tartar ve dünya-ahiret dengesini de sağlamaya çalışırlardı. Akşamları Kur’an esaslarını öğrenir, sabahları bu bilgilerle amel eder, işlerini daima hakkaniyetli bir şekilde yapmaya çalışırlardı.

Onlar için halka hizmet, Hakk’a hizmet demekti. Hakk güzeldir; bu yüzden yapılan işlerin ve imar edilen malların da güzel olması gerektiğine inanırlardı. Müşteriyi memnun etmek için değil, Allah’ı hoşnut etmek için çalışırlardı. Çünkü bilirlerdi ki Allah memnun olursa, kul da memnun olur. Ahilik, tüm insanlara ve mahlukata Allah’ın emaneti olarak bakardı. Bu, emek gücünün, tüketicinin ve doğanın sömürülmemesi, aralarında adalet ve denge ilkeleri korunarak bireysel ve toplumsal refahın sağlanması esasına dayanırdı. Ahiler, üretmeden tüketmeye, haksız rekabete, güçlünün zayıfı sömürmesine ve her türlü ahlaksız davranışa karşı dururlardı. Harama meyledenleri affetmez, tüketici haklarını korur ve kaliteye büyük önem verirlerdi. Öyle ki, teşkilatlarında ayıplı ve kusurlu mal üretenlerin cezası, her akçe başına 2 gün hapis olarak belirlenmişti. Ahiler, ticareti böyle sağlam ve adil bir temele oturtmuşlardı. Bu sayede, herkesin haklarını gözeten, huzur dolu bir toplum oluşturmayı hedeflemişlerdir. Özetle Ahilik; Türk tarihinde ve İslam dünyasında önemli yer tutan bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Ticaretin ahlaki temellere dayandığı, adaletin ve yardımlaşmanın ön planda olduğu bir yapı olan Ahilik, günümüz iş dünyasına da ilham veren bir modeldir Ahilik, esnafın ve sanatkarların toplum içindeki sorumluluklarını üstlenmelerini sağlamış, adalet ve dürüstlük gibi temel İslami değerleri ticaretin merkezine koymuş ve bu sayede toplumsal refahın artmasına katkı sağlamıştır. Günümüz ticaretinde Ahilik ruhu gibi sağlam temellerin eksikliği, toplumda hala derin yaralar açmaya devam etmektedir. Ahlaki değerlerimizi koruyarak, toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirerek ve Ahilik ruhundan ilham alarak yol almamız duasıyla..

Scroll